Bu şarkısıyla elektronik, bas gitar, piyano ve kopuz sesleriyle yeni bi tarz yakalamaya çalışan Ruşenê, müziğini, Kürtçe müzik yapmanın zorluklarını, Kürt müziğindeki sancıları anlattı
Ruşenê, “Benim için Kürtçe şarkı söylemek; dilimle, uzaklaştırıldığım özümle, tarihimle, çocukluğumla hasret gidermek gibi” diyor.
Ruşenê’ye göre Kürtçe müziği dünyaya tanıtabilmek için daha özgür bir ortama ihtiyaç var.
AHVAL’den Deniz Öz’ün haberi;
Öncelikle sizi tanımak isteriz, bize kendinizi ve müziğini anlatabilir misiniz?
Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde doğdum çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım orada geçti. Muğla üniversitesi Fizik Bölümünü okuduktan sonra, İstanbul Işık üniversitesinde iş sağlığı ve güvenliğinde yüksek lisans yaptım. Müzikle uğraşmamın yanı sıra şu an iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum.
Sürekli dengbeji dinleyen bir baba ve dengbeji söyleyen teyze ile büyüdüm. Kuzenlerle bir araya her geldiğimizde şevbêrkler yapar gece yarısına kadar şarkılar söyler hikâyeler anlatırdık. Aile içi profesyonel şarkıcılığıma böylece o zamanlardan adım atmış oldum. Benim için Kürtçe şarkı söylemek; dilimle, uzaklaştırıldığım özümle, tarihimle, çocukluğumla hasret gidermek gibi… Tarzı ne olursa olsun anadilimde şarkılar söylemeyi seviyorum.
Müziklerinizde dengbejlik etkisi var mı?
Yalnız müziklerimde değil aslında yaşamımın tamamında dengbejiliğin etkisi var. Bana kendimi anlatır. Benim için dengbejler sesli tarih taşıyıcıları, yaşam ve kültür sanatçılarıdır. Unutulmaya yüz tutmuş yazılı olmayan bir tarihin; savaşlarını, aşklarını, yaşam şekillerini, düğünlerini , kültürlerini günümüze taşıyan kadim anlatıcılardır.
Yeni şarkınız “Benda Te Me” yeni çıktı. Söz ve müziği size ait bu şarkının. Bu şarkı için nasıl bir hazırlık süreciniz oldu? Bu şarkınızla nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?
Sözü ve müziği bana ait olan, aranjörlüğünü Azad Yılmaz’ın yaptığı tekli şarkıda elektronik altyapı denemeleri, bas gitar, piyano ve kopuz sesleriyle yeni bir tarz yakalamaya çalıştık. Benda Te Me (Seni bekliyorum) bekleyişi anlatıyor. Bekleyen için zaman beklenen şeyde duruyor, kişiyi yalnızlaştırıyor, bunun kader olmadığını anlatıyorum aslında. Beklerken eğer bir umut ve çaba varsa insanı büyütüp çoğaltırken, umutsuz bekleyiş tüketebiliyor. En azından bende böyle etkileri var. Benda Te Me eserimin bir şarkıya dönüşmesi için cesaretimi ve şartlarımı zorlayıp zamanını beklemem gerekti benim de. Başından beri tek başıma kendi imkanlarımla, kendi dilimde bir eser üretmek beni heyecanlandırdığı gibi çok güçlü de hissettirdi.
Müziğinizde kimlerden etkileniyorsunuz?
Müziklerimde etkilendiğim ve dinlemeyi çok sevdiğim değerli sanatçılar; Ayşe Şan, Asliqa Kadir, Sezen Aksu, Ciwan Haco, Şivan Perwer, Aynur Doğan, Aram Tigran, Nizamettin Ariç… Liste daha uzun tabi.
Sosyal medyada “Danca, Fince, Çince şarkı söylemek için bile izin istenmiyor ama Kürtçe hep izne tabi. İzin verildiği kadar Kürtsün…” diye bir paylaşımız var. Kürt müziğindeki sancılar bu anlamda nelerdir?
Sosyal medyada paylaşımım bir yarışma programında Kürtçe şarkı söylemek için izin isteyen bir yarışmacıyı görmemin üzüntüsüyle yaptığım paylaşımdı. Düşünün Türkiye’de bilinen 20 milyona yakın Kürt var, Türkler ve Kürtler yıllardır birlikte yaşıyor ve biri kendi dilinde şarkı söylemek için izin istiyor. Bence bu bütün ülke adına kötü bir durum. Çok sesliliğimizle, renklerimizle, şarkılarımız türkülerimizle eşit bir şekilde yaşayabilmeliyiz diye düşünüyorum. Farklılıklarımız bizim güzelliklerimiz.
Kürt kimliğine ve diline yönelik yasaklar ve baskılar karşısında Kürt müziği nasıl bir varoluş mücadelesi veriyor?
Bazen kendinizi ana dilinizde ifade etmek istediğinizde bile söylediğiniz ne olursa olsun terörize edilebiliyorsunuz. En unutamadığım örneği; Ahmet Kaya yeni albümümde Kürtçe şarkı söyleyeceğim dedi ve bir linç girişimiyle karşılaştı. O gün yaşananlar hangimizin hafızasından ve vicdanından silindi ki?
Peki, Kürtçe müzik toplumsal uzlaşmayı nasıl sağlar?
Sanat adına toplumsal uzlaşmayı sağlamak için öncelikle herkesin kendi dilinde kendi kültüründe sanat yapma hakkının olduğunu kabullenmek gerekiyor.
Pandemi çok sayıda sektörü ekonomik olarak etkiledi. Müzisyenler de bu anlamda en çok yara alan kesim oldu. Peki Kürt müzisyenlere etkisi ne oldu?
Pandemide en çok etkilenen kesimlerden biri olan geçimini sahneden sağlayan müzik emekçileri maalesef çok yalnız bırakıldı. Mekanlar kapalı olduğu için geçinemeyenlerin intihar haberleri gelmeye başladı. Umarım buna en kısa sürede bir çözüm bulunur. Bu durum Kürt müziğinde de değişmedi.
Bugün Kürtçe müziğe büyük katkı sunmuş birçok sanatçı sürgünde topraklarına memleketlerine hasret yaşıyorlar. Kürt müziğine destek var demek için önündeki engellerin kaldırılması ve kendi doğallığıyla zaman içerisinde gelişmesi gerekiyor.
Peki, Kürtçe müzik dünyada nasıl tanınıyor? Bu anlamda Kürtçe müziği nasıl anlatmak gerek dünyaya?
Kürtçe çok zengin bir dil olmasına rağmen, yazılı kaynak pek olmadığı için Kürtler acılarını, sevinçlerini, hasretlerini dengbêjlerle, şarkılarla anlatmışlar ve bugüne ulaştırmışlar. Dünyaya bu ritimleri, sözleri anlatmak için içinden yetiştikleri topraklarda, kültürde müziğin daha özgür bir ortamda yapılması gerekiyor ki anlaşılıp sesini duyurabilsin.
Şu an ne tür projeleriniz var? Albüm çalışması var mı?
Erivan radyosunun engin arşivinden dinleyip söylemek istediğim, albüm haline getirmek istediğim o kadar çok eser var ki, sesim, soluğum, zamanım ve imkanlarım ne kadarına yeter bilmiyorum.
Söz ve müziği bana ait ve Kürtçe olan bir kaç çalışmam var, bunları albüm haline getirmek istiyorum ama şartların oluşması için bu şimdilik bekliyor. Umarım sesimi, sözümü ve dilimi müzik eğitimi de alıp, konserlerle, albümlerle daha fazla Kürtçe müzik severlere ulaştırabilirim… Farklılıklarımızla, renklerimizle ve çok kültürlülüğümüzle mutlu olabiliriz ancak.