HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tutuklu olduğu Kandıra F Tipi Cezaevi’nde Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik askerî harekâtına ilişkin konuştu.
ANF’nin sorularını yanıtlayan Figen Yüksekdağ, Kürt sorunu çözülmediği sürece içeride ve dışarıda krizin bitmeyeceğini ifade etti.
Yüksekdağ’ın öne çıkan ifadeleri şöyle:
“Şu gerçeği unutmamak ve karartılmasına izin vermemek lazım: Fırat’ın Doğusunu hedefleyen savaş harekâtına devletler karşı çıkıyor gibi görünse de devletleri buna zorlayan, dünya halklarının ve kamuoyunun Rojava’da IŞİD’i yenilgiye uğratan Kürt ve halk güçlerine duyduğu saygıdır. Bugüne kadar hiçbir ülkeye ve halka zarar vermemiş YPG-YPJ, DSG gibi oluşumların Türk devleti dışında kimse tarafından terörist olarak görülmemesinin nedeni de oradaki siyasi varlığın meşruiyet üzerinden kurulduğunu gösterir. Sonuçta dünya halklarının ve demokratik kamuoyunun baskısı ve meşruiyet-masumiyet algısı, savaşa karşı ortak bir tutum açığa çıkarmıştır Tabloya ve güncel sonuçlara baktığımızda, savaş çizgisinde ve Kürt karşıtlığında ısrar eden siyasi iktidar Suriye’de ikinci stratejik yenilgisini yaşamıştır. Bu sadece AKP-Saray iktidarının değil, destek veren ve Erdoğan’ı savaş arabasına çivileyip durmaksızın gaza basan bütün faşist kliklerin de yenilgisidir. Fetih nidaları ve anti-emperyalizmcilik oyunlarıyla K. Suriye’ye harekât başlatıp, ABD ile Rusya’nın gir dediği yerden girip, dur dediği yerde duran ama emperyalistlerle uzlaşma siyasetinin binde birini halklar ve kadim yurttaşları Kürtler karşısında sergilemeyen bir iktidar çizgisinin tükenişidir.
AKP-Saray iktidarı içinde bulunduğu yönetme krizini ötelemek, son dönemlerde hep yaptığı gibi savaş ve olağanüstü hâl idaresiyle soluklanmak için Kuzey Suriye’ye böyle bir savaş başlattı. Ama şu an krizden çıkmak bir yana daha derinleştiğini görüyoruz. Türkiye’nin özellikle ekonomik tehditler ve ABD yaptırımları karşısında çok kırılgan olduğunu bütün dünyaya ilan etmiş oldular. Zaten savaşın halka çıkardığı çok ağır bir fatura var. İnsanlar bunun sonuçlarını günlük yaşamlarında daha derin hissedecekler. Siyasi açıdan da AKP, Erdoğan ve yandaşlarını krizden ve dibe vurmaktan kurtaramaz bu savaş harekâtı. Aksine, kaybettikleri ama savaş çıkarmak pahasına terk etmedikleri iktidar mevzilerinde sıktıkları son kurşun olabilir.
Türkiye halklarının huzur ve refah içerisinde geleceğe taşınmasının, Türkiye’nin varlık zemininin korunmasının tek yolu da, artık tarihsel bir zorunluluğa dönüşmüş Kürt sorununun çözümüdür. Bu sorun çözümsüz bırakıldığı durumda içeride de dışarıda da kriz hiç bitmez. Halklar cepheye asker gönderip askeri-siyasi faturalara vergi yetiştirmekten, savaş halinin baskı ve diktatörlüğü altında ezilmekten başını kaldıramaz hale gelir. Bakın bugün “beka savaşı var” sopasını kullanıp “açım, işsizim, haklarımı istiyorum” diyenin kafasına vuruyorlar, kendilerini eleştireni hain, terör yandaşı ilan ediyorlar. Kürt sorununun bir Türk sorununa ve Türk devlet krizine dönüştüğü bu zamanlarda çözümün toplumsal zemini ve muhataplar da gelişme kaydediyor aslında. Bunu görerek politika yapmak ve Kürt sorununun demokratik çözümünü toplumsal bir talep haline getirmek mümkün.”